7 Yıl önce, kızın hayatında ilk kez suya düştüğü o gece.
Lelia kendini bir romanın içinde reenkarne olmuş şekilde
buldu.
Suya düştüğü zaman, öleceğini düşünmüştü. Şans eseri,
yakınındaki bir çocuk onu kurtardı ve rahipler hemen kıza müdahalede bulundu.
Balina gibi su fışkırtarak uyandı. Rahipler kızı koğuşa götürmeye çalıştı fakat
Lelia odaya dönmeden önce her şeyin yolunda olduğunu umutsuz bir şekilde ifade
etti.
Sıcak bir duş aldı, kıyafetlerini değiştirdi ve titredi.
Boğulmamıştı ve sırrını henüz keşfeden olmamıştı. Mucizevi bir şekilde kurtuldu
ve titremeye devam etti.
Battaniyenin üzerine zar zor uzanmış, kaya gibi kıvrılmıştı…
Sonunda uykuya daldı.
Sonraki gün.
Rahipler onu odasında tekrar ziyaret etti.
Az önce uyanmış kızın karşısında ne yapacaklarını
bilmiyorlardı, buranın Lelia’nın
anavatanı olarak bilinmesinden korkuyorlardı.
Rahibe boş boş bakan Lelia dün gece gördüğü rüyayı
hatırladı.
Önceki hayatını rüyasında görmüştü. Önceki hayatında
hastaydı. Yatağında uzanıyordu ve öleceği günü bekliyordu. Bütün gün yatan bir
hasta olduğu için yapacak pek bir şeyi yoktu. Yalnızca kitaplar okuyor ve
oyunlar oynuyordu. Tüm gün tekrar tekrar oyun oynamak ve romantik konulu
kitaplar okumak, önceki hayatında
yaptığı şeylerdi.
Bir gün şöyle oldu. Uzun zamandır beklediği ölüm, nihayet
gelmişti. Öldüğü an, korkuyla gelen özgürlüğü hisseti. Ve dua etti…
Eğer yeniden doğacak olsaydı, oynadığı simya oyunu “Alchemy
Lottery”de reenkarne olmasına izin verilsin isterdi.
Anlamsız bir duaydı, fakat onun reenkarnasyon arzusu bir gerçeklikten
daha fazlası değildi.
İyi de neden bir romanın içindeydi?
Eğer dualarımı
dinleseydin, düzgün bir şekilde dinlemeliydin!
Ana karakter olmak yerine, bir roman karakteri olarak
reenkarne oldu.
Doğduğu andan itibaren bugüne kadar izlediği yol, orijinal
hikayenin akışından daha farklı olmayacaktır.
Romanda hayatının her gününün kaydedilmediğini düşünmek için
iyi bir neden.
Rolü büyük bir rol değildi, fakat yardımcı oyuncuydu. Hatta hikayenin
tam ortasında ölecekti!
Hayatının önemli olduğunu düşünmese bile, herhangi birinin ana
karakter olduğu bir romanda yardımcı oyunculuğu asla düşünmezdi. Hayatın
ihanetine uğradığını hissetti.
Çok fazla rahatsız hissetmesinden sonra bile duyguları
rahatlamıştı.
Önceden bilmek iyi değil mi?
Şu anda 7 yaşındaydı, ölümünden önce hala bol vakti vardı.
"Şey, Majesteleri, Prens Leo, gerçekten iyi
misiniz?"
“…Ah.”
Dalgınlıktan sonra, hala mırıldanan rahiplere döndü.
Prens boğulma olayının ardından cansız görünüyordu.
Zayıf olduğu söylenen bir prensti.
Veliaht prens neredeyse boğularak ölüyordu, bu yüzden üst
düzey yetkililer bunu öğrenirse hepsi ölecek.
Lelia sahte bir öksürükle, "İyiyim, şimdi gidebilirsiniz."
“Ah, anlıyorum. Fakat biz ihtiyacınız olursa, istediğin
zaman arayabilirsin.”
Rahipler başlarını salladılar, hafifçe başlarını indirdiler
ve odadan çıktılar.
Yalnız kalan Lelia, muhteşem odanın içine baktı.
Düne kadar tanıdık bir odaydı.
Belki de geçmiş hayatını hatırladığı için şimdi her şey ona
yabancı geliyordu.
“Her neyse, bir romanın içine reenkarne oldum…”
Bu romanda kendi geleceğini hatırlayınca ruh hali yine
tatsızlaştı.
Biri geleceğine istediği gibi karar verdi! Bu da çok abesti.
“Tekrar ölmek istemiyorum.
Ben ölümcül derecede hastaken erken yaşta ölmemi mi
istiyorsun?
Asla ölmeyeceğim!”
Zaten ölümden kaçmak zor değildi. Romanda, Hwangseong
göletinde tökezleyip boğuluyordu.
Göletin yakınında gezmeye gitmez o halde, o kadar.
Evet, iyi olacak!
Ama… bir sorun var.
Şimdi o bu kutsal tarafsız bölgede Veliaht Prens olarak bulunuyor.
Erkek gibi görünüp, insanları aldatmalı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder