13 Eylül 2022 Salı

GOTS Giriş.Part 1

 

“Sen prens Jung mısın? Biz kuzeniz ama seni daha önce hiç görmedim bu yüzden emin olamadım, sensin değil mi?”

Adamın dudakları sahte bir gülümsemeyle kıvrıldı. Bu adam korkutucu gözüküyordu! Bir kaya gibi sert görünüyordu, iri ve uzun boyluydu. Karanlık bir maddeyle kaplıydı ve kan kokuyordu.

Saçları omzuna düşüyordu ve sırtına vurmuş loş ışığına karşı yüzü karanlık görünüyordu. Gözleri, tehlikeli bir ışık saçan siyah kurnaz bir canavara benziyordu. O cehennemden çıkmış bir şeytana benziyordu!

Oğlanın etrafında çığlık sesleri, yıkılan binaların sesleri ve sallanan silahlar vardı. Hepsi yalnızca kabuslarda var olması gereken korkunç, tuhaf bir ses boyutuyla çarpıştı. Korkunç adam ona yaklaşırken çocuğun her tarafı hizmetçilerin dökülen kanıyla kaplıydı.

Oğlan tüm bu kaosun içinde kafası karışmış bir vaziyette derin derin nefes alıyordu ama oturduğu yerden kalktı ve yaklaşan adama baktı. Adam oğlana bakarken kafasını eğdi.

“Sürpriiiz! Prens yerine prenses olsaydın daha inandırıcı olabilirdi! Amcam dikkat çekici bir görünüşe sahip değildi, öyleyse bu güzel beyaz ten nereden gelme?

Adam bariz bir şekilde oğlana bakarken kendi kendine mırıldandı, baştan aşağı oğlanı süzdü. Oğlan hiçbir şey duymadığını düşünür gibi ona baktı.

Adam kalın deri zırh giyiyordu ve neredeyse oğlanın boyu kadar bir kılıç taşıyordu. Bir anda çocuğun burnunun önünde belirdi.

“Fena değil” dedi adam.

İğrenç kanın kokusu oğlanda istemsizce kaş çatmaya neden oldu, fakat adam oralı olmadı. Gülümsemek için ağzını açtığında gözlerinde tuhaf bir parıltı vardı.

 

Sonra adam kana bulanmış eldivenlerini kabaca yere fırlattı. Oğlana bir an baktı, sonra oğlanın temiz, pürüzsüz, beyaz teninden kan akmaya başlayınca aniden oğlanın solgun genç yanaklarını yakaladı. Odaya girer girmez bu adam tarafından kafası kesilen hizmetçi Sanggung'un kanıydı.

“Şuna bak, yaşlı kralın soyu, hala nefes alıyor musun? Bu Ölü Kral'ın kanı."

Adamın sözleri üzerine çocuğun gözleri titredi. Kral öldü mü? Babasını kastetmiş olamazdı! Onu daha dün gördü ve sadece birkaç saat önce bu ülkeyi her zaman yöneten tek Kral oydu.

Ancak, etrafındaki yüksek kasvetli gürültü, çocuğun korkusunu derinleştirdi. Adamın soğuk yüzü, çocuğun kaygısı karşısında kahkahalarla doldu.

"Kendine inanmayan bir bakışın var. Bu mantıklı olurdu. Çok rahat yaşayan üçüncü prens, dünya hakkında hiçbir şey bilmeden manastıra kapandı…”

“……”

 

"Ama babanın kafası benim ellerimle kesildi. Üzgünüm ama bu doğru. Tabii ki, Prens unvanın da kaybedilecektir. Aynı şey kraliyet ailesi mensubu olan tüm ailen için de geçerli, yani eğer hayatta kalırsanız.”

Adam çocuğa bakarken rahat rahat konuştu. Çocuğun yüzü solmuş ve ağzı kurumuştu. Yüzü kararmıştı ve çocuk bir kabusun içinde dolaştığı duygusundan kurtulamadı. Adamın hiçbir sözü gerçek gelmiyordu.

Bu adam babasının kafasını mı kesti? O öldü… hepsi yalandı! …. Çocuk bu yalan düşüncesine tutunmaktan kendini alamadı.

"Tüm kraliyet ailesini öldürmeye kararlıydım... hmm... ama en azından birinizi hayatta tutmaktan zarar gelmezdi. Sevgili olarak güzel ve değerli bir prense sahip olmak eğlenceli olabilir.”

Bu anlaşılmaz sözleri mırıldanan adam aniden başını eğdi ve eğildi. Adamın yüzü, sanki başka bir dünyadaymış gibi boş boş bakan çocuğa çok yakındı.


                                                                                                                     Sonraki Bölüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder