O günden sonra imparator Lelia'yı defalarca uyardı.
“Asla bir kadın olarak yakalanmamalısın. Anlıyor
musun?"
"Evet, evet, Majesteleri."
İlk kez lezzetli yemekler yiyen Lelia, imparator ne derse
desin başını salladı.
Veliaht prens onu zaman zaman ziyaret edip tekmeledi, dövdü
ama o acıya katlandı. İmparator, tıpkı prens gibi insanlara saçlarını kısa
kestirmelerini bile emretmişti. Ama Lelia için önemli değildi.
"İyi yemek yemenin ne anlamı var ki?"
Böylece Lelia, bir prens kılığında kutsal tarafsız bölgeye
geldi.
Avucundaki desen sayesinde, rahiplerin hiçbiri Lelia'nın
Veliaht Prens olmadığından şüphe duymuyordu. Ama onun bir kadın olduğu gerçeği
daha da şüpheli olurdu.
Grünüşte on yaşında, Prens Leo'nun yaşında gibi davranması
gerekiyordu ama gerçekte Lelia yedi yaşındaydı.
Cinsel özelliklerinin ortaya çıkma zamanı değildi, bu yüzden
önemli değildi.
Neyse ki kraliyet ailesi bölgede olabildiğince dikkatliydi.
Üstelik Lelia'nın şu anki statüsü sadece Kraliyet ailesinin bir üyesi olmak
değildi, aynı zamanda bir veliahttı. Bir odayı kullanabiliyordu; muhteşem,
büyük boy ve hatta bir duş vardı. Yine de imparator, tehlike durumunda hizmetçi
kılığına girmiş bir şövalye göndermeye çalıştı, ancak bölge içinde yasak olduğu
için bunu yapmak imkânsızdı.
Bölgenin ilkesi şuydu:
"Beş imparatorluk bölgeye inandığından ve geleceğin
değerli liderlerini emanet ettiğinden, onları olabildiğince bağımsız ve harika
yetişkinler olabilmeleri için eğiteceğiz. Bu yüzden hizmetçiler onlarla
ilgilenmeyecek.”
Başka bir deyişle, kendi başlarına yaşamalarına izin
verecekleri anlamına geliyor.
Yine de, kıza bakacak hizmetçi yoktu ve işin çoğu, alt
düzeydeki rahipler ve tapınağın hizmetkârları tarafından yapılıyordu.
İmparator, hizmetkârlarını ayrı ayrı gönderemeyeceği
konusunda endişeliydi.
Ya onun bir kız olduğunu öğrenirlerse?
Bölge, o lanet yer!
Ancak sayısız denemeye rağmen daha fazla ısrar edemedi.
Ama güvenceye ihtiyacı vardı. İmparator, Lelia'ya bir büyü
yaptı.
Çocuğun kimliğinin başkaları tarafından ifşa edilebileceği
hiçbir olay olmadığını söylemek güvenliydi.
“Kimsenin veliaht prensin çıplak vücuduna gizlice göz atmaya
çalışacağını sanmıyorum.”
Ya bir suikastçı ortaya çıkar ve kız olduğu ortaya çıkan bir
çocuğu öldürürse?
Bu iyi bir şeydi.
İmparatorun oğlu kurtulacak ve tapınak itiraz etmeye cesaret
edemeyecekti.
Zaten tapınak, güvenliği sağlayamama suçlamalarından
kurtulamıyor bu yüzden bir sorunla uğraşırken kolaya kaçmak gibi olacaktı.
Asıl sorun Lelia'nın çenesiydi.
Henüz genç olan Lelia'nın kimliğini açıklamasını veya
yazmasını engellemek zorunda kaldı.
Bu nedenle imparator altın kelimelerin büyüsünü kullandı.
Lelia, onu buraya gönderen İmparator Lydios'un yüzünü
düşünerek dudaklarını ısırdı.
“Kendinizi ifşa edip
altın büyünün kısıtlamalarını çiğnerseniz kan tükürecek ve öleceksiniz.”
Altın büyü genellikle zorlu bir büyüydü, önemli bir
görevdeki bir casus üzerinde kullanılırdı fakat imparator bunu umursamadı.
**
Lelia duş aldı ve beyaz bir bornoz giydi. İmparatorluk
ailesinin tüm genç üyeleri ve soylular tapınakta kaldıkları süre boyunca bu
beyaz cübbeyi giyerlerdi. Pek çok çocuk bundan şikâyet etti, ancak Lelia
oldukça memnun olmuştu. Çünkü kumaşı daha önce giydiği eski ve yıpranmış
kumaşlardan çok daha iyiydi.
"Nasıl oluyor da orijinal romandayım?"
Orijinal eserde veliaht prensin yerine buraya Lelia gelmişti.
Ancak hikâyede çok fazla içerikten bahsedilmedi. Kahraman ve
kadın başkarakter buraya gelmemişti.
Kısacası ana karakterlerin ana sahnesi değildi. Bu nedenle,
orijinalinde olmayan gizli hikâyeyi anlamadı. Orijinal hikâyede hikâyeden biraz
farklı bir şekilde bahsediliyor.
Kahraman hikâyeyi daha sonra arkadaşlarından duyuyor.
Romandaki ana yardımcı karakterler; ejderhayı yenen ana
karakterler, yani kahramana takıntılı erkeklerdir.
Orijinal hikâyede Kraliyet ekibine katılan kahraman burada
kutsal tarafsız bölgede yaşanan olayları duyuyor.
“O sohbette hiç kendimden bahsettim mi?”
Hiç de bile.
Lelia'nın bu romanda harcanabilir bir rolü vardı, küçük,
daha az önemli ve çok talihsiz bir kader.
“Asla bu şekilde ölemem.”
Lelia dudaklarını ısırarak derin derin düşündü.
“Öncelikle üç yıldır buradasın… Dikkat et memlekete
döndükten sonra ölme”.
Hadi bakalım!
Tüm göletlerin yanına yaklaşmaktan kaçın ve ortalıkta
dolaşma!
"Ayağın kaydı ve öldün. Sen aptal değilsin, sen sadece…”
Oldukça şanslıydı.
Biri tarafından öldürülmek ne kadar korkunç olurdu?
Arada sırada karakter orijinal hikâyenin kahramanına
bulaşmıştı... Bundan kaçınabilirdi!
Lelia düşüncelerini toparladı ve yemek salonuna gitmek için
odadan çıktı.
Yemek yeme zamanıydı.
“Aklıma gelmişken, açlıktan ölüyorum.”
Burada toplanan kraliyet ailesi ve soylular küçük rahipler
gibiydi. Önemli statüdeki çocuklar oldukları için yaşam standartları tamamen
farklıydı. Salonun önünde durduğunda kapıyı yemekhanenin hizmetlileri açtı.
İçeride onlarca büyük ahşap masa vardı. Lelia boş bir
koltuğa geçip oturdu.
Çok geçmeden hizmetçiler yemeği hazırladı.
**
Ç/N: Lelia bir kız çocuğu olmasına rağmen ona Veliaht Prens/Veliaht yakıştırmasının yapılmasının nedeni bir erkek olarak gösterilmeye çalışıldığı için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder